Sayfalar

yalnızlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yalnızlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Kasım 2024 Salı

Henüz Kaybetmediysem

Neden müzmin gecelerde,
kapımı çalan sen değil de
seni kurduğum düşlerindi?

Neden muğlak gecelerde,
kapımı çalan sen değil de,
Ruhumdaki yokluğunun matemiydi?

Bilmem ben aciz yazar,
Kelimeleri bir araya getirir de,
Seni getiremez kendisine.

Ey yalnızlığı gözlerime perçinleyen gece,
Bul onu olduğu gibi,
Kanat gözlerimin içinde,
Ufkunda göreyim güneşimi,
durağanlaşan zamanın ötesinde.

Eğer göremezsem onu gözlerimde,
Bir yırtıcı hayvanın pençesinde,
Prometheus'un kalbini yiyen kartal gibi,
Defalarca yedireyim sana kendi yüreğimi.

11 Ağustos 2024 Pazar

-

Sokuluyor yine yalnızlığım
eskittiğim bu kalbimde,
ölülerin gözleri oynar,
tasvirleri gözlerimde parlar.

Bir zaman sonra görünür mü?
Yoksul zamanlarda yarattığım,
bir başınalık portresi
ya da bir çırpıda resmettiğim,
kimsesizliğim.

Gelir yine yalnızlığım,
gecenin karanlığında,
karanlıktır düşlerimi aydınlatan,
Görünürde hiçbir şey yok,
Hiç kimse yok.

24 Temmuz 2024 Çarşamba

Torino Rüzgarı

Ağırlaşmış ruhunun yakarışında,
ağırlaşan ruhun değilmiş meğer,
zamanın getirdiği dolu dizginler,
seni bir pranga haline getirmiş,
tüm düşüncelerinden ve yoksun
o sıcak düşlerinden alıkoymaya,
yemin etmiş bir yaşam,
yaşam ki ne acının getirisi bağrında,
yüreğinin kendini yediğini bildiğin,
yollarında yürüdün damarlarının,
o uçsuzluğa ulaşmaya çalışan,
bucaksızlığa binaen çatışan,
yine seni kabullenişlerin yıktı,
bir tragedyanın trajikomikliğinde,
kendi sahneni oynadığın,
figüranı dizelerin,
bedenin kuklan,
ellerindeki bu mürekkep,
senin kanında dolaşan,
hiçbiri son bulmadı halbuki,
yüceltti seni bakışları,
kalbinde yüceliğini arzuladığın,
onun gözlerinde gördün gözlerinin,
o yalnızlığının garip yansımasını.

Dehşete kapılıyorum düşündükçe,
göğsüm dolup taşmakta,
öylece boğulacağım,
o yaşam denizinde,
hiçbir pişmanlık duymadan!

7 Ağustos 2023 Pazartesi

Bir Çıkışı Yok.

Yıllardır derin uykusundan sonra beni boğan canavarım ortaya çıktı. Bu raddeye gelmesini hiç istemedim, içimin dışarıya çıkıp tüm zehriyle taşmasını istemedim, içimde her zaman ki gibi onu tutan çatlak duvarlardan sızsın istedim. Ne kadar zorlasam da olmadı. Sanki bir big bang gibi patladı ve tüm geçmişimi koca bir muammaya bıraktı. Bir çukura düşmek üzereyim ve bunun çıkışı olmayacakmış gibi hissediyorum. Nitekim her zaman bu kadar umutsuzca konuşsam da süregelen hayatımda her defasında bir çıkar yolunu buldum. Netice de hayat devam ediyor ve ben tüm her şeyin bilincindeyim, bunları buraya yazmak ve söylemek ne kadar utanç verici oysa ki. Bedenimden bir neşter kesiği açılmış ve tüm zayıflığım oradan taşıyormuş gibi. Tüm çıplaklığıyla ortada kalmışım gibi. En son bu denli habis duyguların ortasında ne zaman kaldım? Kendim için mi? Kendim için değilse kim için? Yıllardır sırtımda, atlasın sırtında taşıdığı koca dünya kadar cevapsız soruları taşıdım ama ağırlıklarını hep es geçtim. Şimdi ise o soruların ağırlığı beni bir silindir makinesi gibi dümdüz etmekte, ben ise çevreye saçılmış parçalarımdan yeni bir yol inşa etmeye çalışmaktayım.

Her zaman böyle olmuştur, hangi darbenin sillesini yediysen, ya oracıkta ölmüşsündür ya da çevreye saçılan parçalardan kendine bir şeyler inşa etmeye çalışmışsındır. Belki kendini bir avutma veyahut kandırma biçimidir fakat bu doğru olsa bile insan mücadeleyi bıraktığı vakit yapayalnız kalır, bu yalnızlık insanlık olarak değildir. Kendi içindekilerini tükettiği için bir başınalığında boğularak ölür. Acı bir prangadır lakin bu nedenle insanlık umutlara bel bağlamıştır. Oysa ki anlamına erdirmek için bağlanacak hiçbir şeye gerek yoktur. Seni yaşatacak olan tek şey sert gerçekliğin ta kendisidir.

Ben de, bu yazının baştan sona anlattığı ve yaşattığı anlam karmaşıklığı gibi çelişkili tabiatımın eziyetini çekmekteyim. Yaşam denen acımasız fakat bir o kadar da güzel sarkaçta oradan oraya durmadan sallanmaktayım.


28.02.2023

13 Ekim 2022 Perşembe

Hem Hakikat Hem Cinnet

 Bir süredir geceleri başımı yastığa ne zaman koysam, uykum düşüncelerimle savaş verir. Normalde bu düşüncelerim, sınır çizgisini geçmez ve sadece orada kalır lakin şu sıralar adeta boğazıma sarılıp beni boğuyor. Beni komplike bir kaosun ortasında bırakıyor, en huzurlu vakitlerimi çalıyor. Belki de bu durum geçmişi irdelemem ve sonucunda bana getirdiği yalnızlıktan ileri geliyordu. Ya da kendi yalnızlığımın içinde bulundurduğum zenginlikleri yitirdiğimden ileri geliyordu. Hem geçmiş hem de geleceği bir araya getirmek olağandışı sonuçlara sebebiyet veriyor ve tam da burada yatıyor; hem hakikat hem cinnet.

6 Şubat 2022 Pazar

Neye Tutunuyorsun?

 Neye tutunduğunu ısrarla sor kendine. Neye tutunuyorsun?

Çünkü tutunduğun her ne ise hareket kabiliyetini alır elinden. Akışa teslim olamazsın, döngüye giremezsin. Çünkü tuttuğun şey direnç gösterdiğin yerdir.

Kaybettiklerine tutunuyorsan, kazanamazsın.

Kazandıklarına tutunuyorsan, kaybedersin.

Sevdiklerine tutunuyorsan, koruyamazsın.

Yalnızlığına tutunuyorsan, üretemezsin.

Ürettiklerine tutunuyorsan, usta yetiştiremezsin.



*Hayat boyu kulağa küpe mahiyetinde bir Aurelius anektodu.*