Yıllardır derin uykusundan sonra beni boğan canavarım ortaya çıktı. Bu raddeye gelmesini hiç istemedim, içimin dışarıya çıkıp tüm zehriyle taşmasını istemedim, içimde her zaman ki gibi onu tutan çatlak duvarlardan sızsın istedim. Ne kadar zorlasam da olmadı. Sanki bir big bang gibi patladı ve tüm geçmişimi koca bir muammaya bıraktı. Bir çukura düşmek üzereyim ve bunun çıkışı olmayacakmış gibi hissediyorum. Nitekim her zaman bu kadar umutsuzca konuşsam da süregelen hayatımda her defasında bir çıkar yolunu buldum. Netice de hayat devam ediyor ve ben tüm her şeyin bilincindeyim, bunları buraya yazmak ve söylemek ne kadar utanç verici oysa ki. Bedenimden bir neşter kesiği açılmış ve tüm zayıflığım oradan taşıyormuş gibi. Tüm çıplaklığıyla ortada kalmışım gibi. En son bu denli habis duyguların ortasında ne zaman kaldım? Kendim için mi? Kendim için değilse kim için? Yıllardır sırtımda, atlasın sırtında taşıdığı koca dünya kadar cevapsız soruları taşıdım ama ağırlıklarını hep es geçtim. Şimdi ise o soruların ağırlığı beni bir silindir makinesi gibi dümdüz etmekte, ben ise çevreye saçılmış parçalarımdan yeni bir yol inşa etmeye çalışmaktayım.
Her zaman böyle olmuştur, hangi darbenin sillesini yediysen, ya oracıkta ölmüşsündür ya da çevreye saçılan parçalardan kendine bir şeyler inşa etmeye çalışmışsındır. Belki kendini bir avutma veyahut kandırma biçimidir fakat bu doğru olsa bile insan mücadeleyi bıraktığı vakit yapayalnız kalır, bu yalnızlık insanlık olarak değildir. Kendi içindekilerini tükettiği için bir başınalığında boğularak ölür. Acı bir prangadır lakin bu nedenle insanlık umutlara bel bağlamıştır. Oysa ki anlamına erdirmek için bağlanacak hiçbir şeye gerek yoktur. Seni yaşatacak olan tek şey sert gerçekliğin ta kendisidir.
Ben de, bu yazının baştan sona anlattığı ve yaşattığı anlam karmaşıklığı gibi çelişkili tabiatımın eziyetini çekmekteyim. Yaşam denen acımasız fakat bir o kadar da güzel sarkaçta oradan oraya durmadan sallanmaktayım.
28.02.2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder