Sararan sarıdan,
Ve olmayan yeşilden,
Bir denizin serabından,
Ve içimdeki uçsuz bucaksız çölden.
Yegane filizlenen,
Ve akıl değil,
Tekrarlayan düşüncelerden hiç değil.
Tanınırcasına gelen sanrıdan hissedilmiş,
İnsanı ikiye bölen bir histi.
Satırları okuyacakların anladığı dilden değil,
Bir tanrının kulak verdiği misafirin hoşnutluğuydu,
Belki de sarhoşluğun verdiği vaazdı bunlar.
Netice de hissetmek de ondan ibaretti,
Başka ne fark edebilirdi?
Ne yücesi olabilirdi?
Duygu, his ve hissetmek.
Onu tanrı yapan, hülyaydı.
Saçmalayan insanın,
ve miskin benin,
Dolaşacağı kelimeler,
Yoksun bir hayatın dizginlerinden,
İpini koparan bir at gibi,
Sağa sola kaçışıydı.
Ne ironiktir ki tekrarlayış,
Senin kalbinde vuku buldu.
Canlanan tümceler,
Yine sen de sıralandı.
Artık beynim,
Senin seslerinden yoksun,
Yüksek bir tepe,
Ve gönlümün çukuru,
Derme çatma bir bedende tıkılı kaldı.
Eklektik İpi
2 Mayıs 2024 Perşembe
Tını
16 Nisan 2024 Salı
Aforizmalar
Gitmek sadece bir kavram, ötesi değil. İçinde bir anlam yatmıyor, yatan tek şey bir halüsinasyon aslında yok, adeta yaşamak istemiyorum demenin altında yatan türlü halüsinasyonlar gibi.
Yaşam senin için güzelleşmiyorsa, ilk önce kendi içini, sonrasında çevreni güzelleştir.
Bu dünya; kötüyü, depresifliği, nefreti yaşatacak bir dünya değil. Onları var eder ama yaşatmaz. Yaşatan tek şey insandır. Bu nedenledir ki hangi insan bunları yaşatıyorsa, ömür boyu aradığı huzuru bulamaz. Dolayısıyla insan, nefreti bizzat hayata besler. Onu var edene isyan eder.
Hazzı ise mutlu olmak sanarlar. İkisi çok benzese de çok ince ayrımı vardır. Mutluluk içte yaşar, haz ise dışında lakin bu dış görünümü insanlar mutluluğun dışavurumu diye nitelendirir.
Her şey dozunda iyidir, mutluluk bile. Çünkü dozu fazla kaçan şeye insan alışkanlık besler. O bir anda gidince, koca bir boşluğa düşer. İnsan, alışkanlıkların kölesidir. Ne kadar az alışkanlığın varsa, o zaman gerçek manada özgürsün demektir.
2 Nisan 2024 Salı
-
İnsanca vefasız koluma,
Şehirler yorar bilirsin,
kaos besler damarlarımızı,
Zaman ve hastalıklar yok eder
Bizi bir deniz bir orman paklar.
ama kör talih korkutmuş,
düşüncelerimin keskinliği alıkoymuş,
şüpheden arta kalan,
baş ağrımın müsebbibiymiş.
Neyse ki bir bitkinlik, bir umma almış seni.
Şimdi upuzun çayırlarda,
kollarımda tan ağarıncaya kadar
Bırak uyusun bu canlı varlık
Ölümlü ama benim gözümde,
20 Mart 2024 Çarşamba
Düş Şiiri
bilgelik ve aşktan geçer.
Oysa ki sen bunu bilirsin,
bilirsin aşkın sıcaklığını,
bilgeliğin yüceliğini,
Hiç içmedin mi aşkın kadehinden?
Sarhoş olmadın mı kusarcasına?
Hiç görmedin mi o gözleri,
Aşktan yaşarırcasına?
Eğer bunları yaşamadıysan üzülme,
çünkü bunlar en içindedir,
yeşermeyi beklemektedir.
Geçmiş zamanlarda bir bilge bana söyledi;
"Eğer sadece bu ikisinden birine tutunursan,
Hüsran yazgısı kalbini ele verecektir."
Bunu sen de bilirsin!
Şimdi bir topraksın,
bir tohumu sana rüzgar taşıyacak,
sen de yeşereceksin!
Bir gün bakacaksın ki,
o tohum, koca bir çınar olacak,
Ve en sonunda anlayacaksın ki,
Yaşamın boyunca deli divane davranışların,
tek bir şeye delalet etmişti!
Kalbin bir çınar için can vermişti.
Zihnin bir yanılsamadan ibaretti.
Artık kalbin yaşayacak,
çünkü yegane arayışların,
17 Mart 2024 Pazar
-
Ben geldim!
Zebanilerin mahmuzlarıyla,
sırtıma kamçılanan o tını,
tenimi yakan, bir hece,
yoksa boş mu kalbin?
Doldurdu testiyi aşkla Afrodit,
bir yudum aldı Dionysos,
Püskürdü insanların üstüne,
nasibini aldı tüm aşklar,
ya bölünenler?
Bilinir ya da bilinmez,
O beyaz kuğu vardı mı dereye?
Gümüş kase de doğdu mu o beyaz,
safi atlı prens?
Işıldadı mı güneş gökteki ölümsüzlere,
ya da toprak üstündeki ölümlülere?
bir elma için değil de,
bir yaşamın ağzını.
Dağlarda yankılanır,
bir kızgın boru,
bir yakarış,
savaşır yenik kalpler,
bir olana dek!
Şimdi geçkin vakittedir,
bir sirenin korsanı aşık etmesi gibi,
kalbim de kapılır boşluğa,
9 Mart 2024 Cumartesi
İthafen II
bir küçük oda,
soru sordu etajer,
filizlenmedi tek kelime!
Dudaklarımda yenik düşen,
gözlerimin ferinde silikleşen,
şişkin gözaltlarına binaen,
Son bir nefes,
ve son bir kelime,
Ölmedim!
Belki de delirmedim!
Yirmi yedi alfabe,
dışlanan tek harf,
İşte ben!
İşte tüm varlığım.
Şimdi geldim o caddeye,
kulağımda bir kilise çanı,
cebimde iki cent,
aklımda o bank,
ve elimde güvercin yemi.
Dünyanın sonundayım,
oturup bacaklarımı sallandırmaktayım,
bu dünya makinesinin yok olmasına,
seve seve katkı da bulunacak
26 Şubat 2024 Pazartesi
Bir Tanık
geri getirebilir misin bana ruhumdaki aşkı?
Ya da ruhumun yakarışındaki sayısız ışığı?
ve geçmişini umarsızca irdeleyen,
bu uğurda acılar çeken,
hiçbiri son bulmayan
ve her defasında yüreği kamçılanan...
Müphem bir durumdu oysa insanda bulunan,
her cümlenin soluğunda sıkışan,
belkilerin ertesinde seni bitkinleştiren,
düşünmeden söylediğin,
seni sona hazırlayacak o son kelime,
senden gani gani çıktı halbuki.
-Hataların seni ikiye böldü,
dört koldan haklı çıktı Zeus bu savaşta,
sen aradın onu iki elinin yordamıyla,
yeryüzünün uçsuzluğunda.-
Durmaksızın esen özlem rüzgarları gibi,
nefes almaya olanak tanımadan,
seni geçmişinin kuyusuna düşürmekte,
oysa tüm cebelleştiğin şeylerin sonucunu bilmekteydin.
Sen kendi atlasını yarattın sırtında taşıdığın,
ölü yükünün ağırlığında ezilmektesin,
bile isteye tutundun buna ve çıkarı yok
ya dinginleşeceksin ya da öleceksin.
Semadan sahraya düşmüş olan yıldız,
getir onu bana ilk günkü gibi,
seveyim onu tüm ruhumla ve kanımla,
Gözlerimin önünde canlansa yeter,
bu miskin yazarın kelimelerinde,
ışığın hüzmelerinden ne kalmışsa,
uğrunda heba olsun hepsi,
Yanımda olsun sadece,
Coruna'da uzanan maviliğin
o koyu sonsuzluğunda.