Gündüz görünen düşlerden,
Süreklilik kelimelerine binaen,
Kulaklarımda damgalanan,
Ve zihnine bir mıh gibi saplanan,
Tek cümle yahut,
Tek kelime olsaydı yaşamın tadı?
Kim alırdı o burukluğu?
Kim hissederdi damarlarımda gezinen seni?
Ey meskun tabiat,
Sen de yeşerttin insanın inancını,
Sen de yaşattın ona duyguları,
Şimdi bıraktın onlara bir hayalden
arta kalan hüzün bataklığını.
Ne sen ne de ben
Ne de büyük düşünürler,
Bile bile yazdı bu satırları.
Issızca yankılanır gökyüzünde,
Derin ve içten gelir sesin.
Peki ya sesi gelir mi ki acep?
Gözlerimden yalnızlığımın,
Suratımdan akan maskenin,
Çatırdayan tenimin,
Aleve dönüşen kanımın,
Bir hışımla koşan bacaklarımın?
Koca dağlarda gezinirken
Ya da buzlara adım atarken,
çatırdayan sen değil de,
yüreğin miydi sanki?
Anlamlar karışır,
Düşünceler saptırılır,
Fikirlerden bertaraf edilir,
Ama sen inanırsın seni duyanlara,
Sen hissedersin derinden,
Sen yine yeşertirsin,
Yine doğurur büyütürsün
Yine alırsın kollarına.
Biz ise seni yok etmeye çalışırız,
Ya da kendimizi yok edecek yollar ararız.
Tükenmeyi bilmeye çalışırız,
Halbuki bilmeyiz ki sen,
Çoktan tüketmişsindir bizi.
Bu yüzdendir ki seni yok etmeye çalışmalarımız,
Anlamına erdiremediğimiz için cevap ararız,
Ararız, bulamayız.
Bu yüzdendir ki seni yok etmeye çalışmalarımız.