Sayfalar

5 Kasım 2025 Çarşamba

-

Tanımlıyorum ölümü,
bir sonun başlangıcıysa şayet,
başlangıçların umutsuz ertelerinde,
hep ölümlülerdir yenik düşen.

Yollarınca eskittiğin
dünyaya bir serzeniş iken yükün
şimdi kamburlaştırdığı ağaç değil,
mutlak surettir seni büken.

Yaşam kazanlarında fokurdayan
tohumun çatlağında ziftler akan
çemberin kendini yediği,
kabullenişin sonsuz döngüsü!

Şimdi tanımlıyorum ölümü,
zamansızlığın zamanında
yegane istirahattir,
göz kapaklarına mıhlanan.

28 Ekim 2025 Salı

-

Sen de sevgisin,
akan kanının,
bir su gibidir, candan
başka hiçbir şey değil.

Sen de sevgisin,
İçin için açan berfin gibi,
Beyazlığın şeffaflıktan,
başka hiçbir şey değil.

Sen de sevgisin,
bir yaşam gibi,
yeşilin bağrında atan...

Bir gün görür müyüm, yaşamı?
Yoksa gözlerin midir,
yaşamın ışığı?

9 Ekim 2025 Perşembe

-

Tatsız elverişlerden arta kalan bir yaşam.
O ki düşüneceğin mısralarda sayıkladığın, uyuya kaldığın
zihin denen bir ipin üzerinde, cambazca soytarılığın,
seni bitmek bilmeyen sarp yollarda yenik düşürdü.
Yattığın yatağındaki parmaksız zindanın,
seni daima bir bataklık kisvesinde içine çekmekte ve
sen her defasında ne zaman doğrulmaya olanak tanısan,
ensende bir nefes gibi sonsuz suçlama.
Hapis ertelerin, küstahça umutların, sayıklananın
Gecelerce istişare ettiğin etajerin cansızlığında aradın,
belleğinde yankılanan bir sesin düşünü.
Artık gecelerce ışığın katledilişi yansıyan duvarında,
sen çocukluğunda oynadığın gibi saflık tortunda ne kaldıysa,
gölgen bir canavardı her seferinde seni boğan,
şimdi yetişkinliğinde seni bir cambaz gibi oynatan...

22 Eylül 2025 Pazartesi

Başka Bir Deniz

Enrico'dur denizle açılan,
güvertesinde serinlerken,
kalbindeki alaboralarla kucaklaşan,
batışın ertesinde bir albatrosa sarılan.

Tek akrabası sinsi gölgesi,
İçgüdü daima ensesindedir,
Sessizlikleri sirenlere karışır,
çatışmaları daima sonuçsuz kalır.

Kıyıya yanaştığında; orada,
Coruna'da yalnız evidir,
eşi dostuyla kalabalıklaşan,
içindeki denizi gibi,
bir ömür yalnızlığını taşıyan.

4 Eylül 2025 Perşembe

İthafen IV

Dün bütün gün seni bekledim,
gelmeyeceğini söylemişlerdi.
Halbuki tam bir tatil havasıydı,
palto bile giymeme gerek kalmamıştı.

Gördüğümde onu,
gözlerimdeki damlalar,
soğuk toprağa karıştı.
bana bahşedilen yağıyor,
gerçekten sen miydin?

Kasvetli ve bulutlu gökyüzü,
içindeki maviyi bize açar mıydı,
yahut içimdeki denizin,
mavi koyuluğuna karışır mıydı?

Dünyanda bana ölüm yok,
ve ben, kalbinin ağını çekenlerden biriyim;
ölümsüzlük geçip giderken,
ben senin evinde yaşıyorum.

Şimdi bize bahşettiği yağmur yağıyor
ve saat çok geç oldu.
Sözcüklerim seni yakalayamaz,
ellerim silip paklayamaz...


                                                                    A.T ithafen...

7 Ağustos 2025 Perşembe

İsimsiz*

Söylemlerin değildi hislerimin ortasına
yelkenler açan,
varlığındı rüzgarları yaratan.
Esenlik dileyen gözlerin,
nasıl da ağlardı kara toprağa?

Göçüp gittin bilinmezliğe,
dizginleri bıraktın elemlere,
ölene değin sürdüler,
senden arta kalan fotoğrafı
gözlerime.

Şimdi olsaydın yanımda,
nasıl da okşardım saçlarını,
bedeninin gidişi değil de,
sonsuza dek;
sesinin gidişi miydi kulaklarımdaki?
Sahi,
seni nasıl kaybettim...

11 Temmuz 2025 Cuma

Yitirdiğim.

Verilecek kararlardır,
aynı sonuca çıkacağını bildiğin,
seni ölesiye boğan.

Öngörünün tezahüründe,
kararlılığa bilendiğin,
kayıtsızlığa sıkı sıkıya bağlanmak istediğin,
her an,
yaşam vermek isteyen savaşın
ortasında buldun,
bir sevincin dimağında arta kalan.

Thich Quang gibi yakabilirdin kendini,
eğer o keşiş cübbesini giyebilseydin.
Sen giyemedin,
şiirlerine giydirdin.

Şimdi o vakittir,
çürümüş kalbinin ağlarından kendini bıraktığın,
kirpiklerinden sallandığın,
boşluktan aşağıya baktığın.

Son bulmadı tükettiğin,
bir soluk veremeden,
nice düşün acısında,
bildiklerimdir;
yitirdiğim.