Sayfalar

5 Kasım 2024 Salı

Henüz Kaybetmediysem

Neden müzmin gecelerde,
kapımı çalan sen değil de
seni kurduğum düşlerindi?

Neden muğlak gecelerde,
kapımı çalan sen değil de,
Ruhumdaki yokluğunun matemiydi?

Bilmem ben aciz yazar,
Kelimeleri bir araya getirir de,
Seni getiremez kendisine.

Ey yalnızlığı gözlerime perçinleyen gece,
Bul onu olduğu gibi,
Kanat gözlerimin içinde,
Ufkunda göreyim güneşimi,
durağanlaşan zamanın ötesinde.

Eğer göremezsem onu gözlerimde,
Bir yırtıcı hayvanın pençesinde,
Prometheus'un kalbini yiyen kartal gibi,
Defalarca yedireyim sana kendi yüreğimi.

26 Ekim 2024 Cumartesi

Bir İç Sesin Reddiye Artıkları

Sırça bir kalbin barındırdığı ışık
ve yansımasında yanan göğüs kafesim,
saçılan ışık değil de,
Ya olsaydı gözlerim?

-Elemi görürdü elbet Lethe'nin deresinde yaşayan.
Gözleri gözlerim gibi!-

Aklım artık yalnızca ayaklarıma emir veriyor,
Yollarında eskittiğim yine sözlerim.
Zincire vurulmuş yine hecelerim.

"En sevdiğim şeylerin en derinlerinden yarattım onu
ve onu anlayamıyorum."
Artık ışık, karanlığı aydınlatmak zorunda değil.
Artık gözlerim, sürekli yeryüzünde bakmak zorunda kaldığı şeylerden kaçınmak zorunda değil.
Artık ayaklarım, aynı sona ulaşmak zorunda değil.
Artık aklım, düşünce mapushanelerinde çürümek zorunda değil.

2 Eylül 2024 Pazartesi

Düşmenin Düşü

Düşüyorsun işte yakarışların kuyusuna,
Tüm insanların istediği sana seriliyordu,
Tüm insanların düşlerinde yaşayan aşkı,
Sen bitirdin bir birliği ikiye bölerek.
Sen tadını alamadan tükettin,
Çünkü nasıl yaşatacağını bilemedin.

Kurduğun o kır hayallerini,
Çınar ağacını,
Pencerenden görünen mavi gerçekliği,
Yücelttiğin ihtirası,
Sen boğarak öldürdün ellerinle.

Şimdi şikayet etmenin sırası değil kanınca,
Çünkü damarlarından akan sarmaşık,
Artık boynunu aşmış ve aklını darağacında asmış,
Sen ise çırpınıyorsun yeni doğan yavru gibi,
Çünkü bilmiyorsun yaşamın sana ne getirdiğini.



                                                                                  21.02.2024

11 Ağustos 2024 Pazar

-

Sokuluyor yine yalnızlığım
eskittiğim bu kalbimde,
ölülerin gözleri oynar,
tasvirleri gözlerimde parlar.

Bir zaman sonra görünür mü?
Yoksul zamanlarda yarattığım,
bir başınalık portresi
ya da bir çırpıda resmettiğim,
kimsesizliğim.

Gelir yine yalnızlığım,
gecenin karanlığında,
karanlıktır düşlerimi aydınlatan,
Görünürde hiçbir şey yok,
Hiç kimse yok.

24 Temmuz 2024 Çarşamba

Torino Rüzgarı

Ağırlaşmış ruhunun yakarışında,
ağırlaşan ruhun değilmiş meğer,
zamanın getirdiği dolu dizginler,
seni bir pranga haline getirmiş,
tüm düşüncelerinden ve yoksun
o sıcak düşlerinden alıkoymaya,
yemin etmiş bir yaşam,
yaşam ki ne acının getirisi bağrında,
yüreğinin kendini yediğini bildiğin,
yollarında yürüdün damarlarının,
o uçsuzluğa ulaşmaya çalışan,
bucaksızlığa binaen çatışan,
yine seni kabullenişlerin yıktı,
bir tragedyanın trajikomikliğinde,
kendi sahneni oynadığın,
figüranı dizelerin,
bedenin kuklan,
ellerindeki bu mürekkep,
senin kanında dolaşan,
hiçbiri son bulmadı halbuki,
yüceltti seni bakışları,
kalbinde yüceliğini arzuladığın,
onun gözlerinde gördün gözlerinin,
o yalnızlığının garip yansımasını.

Dehşete kapılıyorum düşündükçe,
göğsüm dolup taşmakta,
öylece boğulacağım,
o yaşam denizinde,
hiçbir pişmanlık duymadan!

28 Haziran 2024 Cuma

Geçkin

İçi kof bir kalpti ben de bulunan,
Ama yürümek için adım attığım yoldan,
Vardığım ahşap evden ve yüz yıllıktan,
İçeri girdiğimde bana arta kalan,
Senin gerçekliğin ve yüceliğindi.

Şimdi sarhoşluğumda seni düşünmek,
Kalbimin ahenginde,
Senin müziğini dinlemek.
Fakat bu notalar,
Senden dökülecek kelimelerden,
Uyacak hecelerden, bir ölçüden yoksun.

Çünkü sen dehlizlerimde bir kayıptın
ve sen yoksun.
Çünkü seni ben yarattım. 
Sen hiçbir zaman var olmadın.


3 Haziran 2024 Pazartesi

Dünya Hüznü

Gündüz görünen düşlerden,
Süreklilik kelimelerine binaen,
Kulaklarımda damgalanan,
Ve zihnine bir mıh gibi saplanan,
Tek cümle yahut,
Tek kelime olsaydı yaşamın tadı?
Kim alırdı o burukluğu?
Kim hissederdi damarlarımda gezinen seni?

Ey meskun tabiat,
Sen de yeşerttin insanın inancını,
Sen de yaşattın ona duyguları,
Şimdi bıraktın onlara bir hayalden
arta kalan hüzün bataklığını.

Ne sen ne de ben
Ne de büyük düşünürler,
Bile bile yazdı bu satırları.

Issızca yankılanır gökyüzünde,
Derin ve içten gelir sesin.
Peki ya sesi gelir mi ki acep?
Gözlerimden yalnızlığımın,
Suratımdan akan maskenin,
Çatırdayan tenimin,
Aleve dönüşen kanımın,
Bir hışımla koşan bacaklarımın?

Koca dağlarda gezinirken
Ya da buzlara adım atarken,
çatırdayan sen değil de,
yüreğin miydi sanki?

Anlamlar karışır,
Düşünceler saptırılır,
Fikirlerden bertaraf edilir,
Ama sen inanırsın seni duyanlara,
Sen hissedersin derinden,
Sen yine yeşertirsin,
Yine doğurur büyütürsün
Yine alırsın kollarına.

Biz ise seni yok etmeye çalışırız,
Ya da kendimizi yok edecek yollar ararız.
Tükenmeyi bilmeye çalışırız,
Halbuki bilmeyiz ki sen,
Çoktan tüketmişsindir bizi.

Bu yüzdendir ki seni yok etmeye çalışmalarımız,
Anlamına erdiremediğimiz için cevap ararız,
Ararız, bulamayız.
Bu yüzdendir ki seni yok etmeye çalışmalarımız.